Çinliler Aynı anda Zıplasa Deprem Olur Mu?
Bu günlerde deprem hayatımızın en hassas konularından biri. Hatta o kadar korkmamıza, kaygılanmamıza ve hepimiz bir deprem araştırmacısına dönüşmüşken bile, bir kaç ay içinde birdenbire unutuyoruz!
Toplumsal hafızamız ne yalanları, ne de gerçekleri hatırlama konusunda hiç bir zaman tam not alamayacak kadar unutkan. Deprem için toplanan vergilerin iç edilmesi azıcık canımızı yakıp, bir kaç gün sonra normale dönüyoruz. Oy veriyoruz, verdiriyoruz, propaganda yapıyoruz, yaptırıyoruz! Hiç dersler çıkartmıyoruz!
Televizyon ekranlarına bir sürü bilim insanını çıkartmak için yarışıyor, onlardan demeçler alıp 2-3 gün sonra o insanları çöpe atar gibi çarçur ediyoruz. Ne verdikleri dersleri hatırlıyoruz, ne de ihmalleri çözüyor, önlemler alıyoruz! Ne de yıllar evvel almış olması gereken önlemleri, yerine getirmeyen yetkilileri cezalandırıyoruz!
Onlar belki de en lüks arabalarıyla, en lüks yalılarında, en lüks yemekleri yerken; biz unuttuğumuz depremle her an, her saniye ölümü beklercesine yüzleşmek zorunda kalıyoruz!
Deprem bizim kaçınılmaz bir parçamız! Kaçamayız!
Deprem Bölgeleri Haritası’na göre, yurdumuzun %92’sinin deprem bölgeleri içerisinde olduğu, nüfusumuzun %95’inin deprem tehlikesi altında yaşadığı ve ayrıca büyük sanayi merkezlerinin %98’i ve barajlarımızın %93’ünün deprem bölgesinde bulunduğu gerçeğinden de kaçamayız!
Son 58 yıl içerisinde depremlerden, 58.202 vatandaşımız hayatını kaybettiği, 122.096 kişi yaralandığı ve yaklaşık olarak 411.465 binanın yıkıldığı ve hasar gördüğü gün gibi ortadayken.
Sonuç olarak denilebilir ki, depremlerden her yıl ortalama 1.003 vatandaşımız ölmekte ve 7.094 bina yıkılmaktadır!
Dünyanın oluşumundan beri, sismik yönden aktif bulunan bölgelerde depremlerin ardışıklı olarak oluştuğu ve sonucundan da milyonlarca insanın ve barınakların yok olduğu bilinmektedir. Bilindiği gibi yurdumuz dünyanın en etkin deprem kuşaklarından birinin üzerinde bulunmaktadır. Geçmişte yurdumuzda birçok yıkıcı depremler olduğu gibi, gelecekte de sık sık oluşacak depremlerle büyük can ve mal kaybına uğrayacağımız bir gerçektir.
Yerkabuğundaki kırılmalar nedeniyle ani olarak ortaya çıkan titreşimlerin dalgalar halinde yayılarak geçtikleri ortamları sarsma olayına deprem denir.
Deprem, önlenemeyen bir doğa olayıdır.Depremden kaçamayız ama korunabilir, önlemler alabiliriz.
Üzerinde yaşadığımız dünya 6370 km yarıçapına sahip bir küredir. Yeryüzeyinden dünyanın merkezine kadar olan kısımlar dıştan içe doğru:
- 1. Litosfer (katı)
- 2. Astenosfer (viskoz, akıcı)
- 3. Manto (yarı viskoz, yarı katı)
- 4. Çekirdek (katı)
katmanlarından oluşmaktadır.
Yaşamımızı devam ettirdiğimiz kalınlığı 70-80 km olan Litosfer;
Sıcaklığı 1500-2000 C olan ve erimiş sakız kıvamındaki Astenosferin üzerinde bulunmaktadır. Litosfer bu sıcak ve viskoz olan katmanın üzerinde hareket halindedir. Bu hareket sırasında olusan tektonik kuvvetlerin etkisiyle fay denilen yırtıklar boyunca belirli periyotlarla ani hareketler oluşur. Bu ani hareketler sonucu meydana gelen titreşimler Litosfer boyunca hareket ederek hasar verici depremleri meydana getirir. Astenosfer de oluşan kuvvetler, özellikle konveksiyon akımları nedeni ile, taş kabuk parçalanmakta ve birçok “Levha”lara bölünmektedir. Halen 10 kadar büyük levha ve çok sayıda küçük levhalar vardır. Bu levhalar üzerinde duran kıtalarla birlikte, Astenosfer üzerinde sal gibi yüzmekte olup, birbirlerine göre insanların hissedemeyeceği bir hızla hareket etmektedirler.
Konuyla Alakalı: Ultima Pangea – Kıtaların Birleştiği Süperkıta
Yerkabuğunu oluşturan levhaların birbirine sürtündükleri, birbirlerini sıkıştırdıkları, birbirlerinin üstüne çıktıkları ya da altına girdikleri bu levhaların sınırları dünyada depremlerin oldukları yerler olarak karşımıza çıkmaktadır. İtilmekte olan bir levha ile bir diğer levha arasında sürtünme kuvveti aşıldığı zaman bir hareket oluşur. Bu hareket çok kısa bir zaman biriminde gerçekleşir ve şok niteliğindedir!
Deprem Ölçümü: Sismograflar
Depremler ufak sarsıntıları bile ölçmeye yarayan sismograflar sayesinde anlaşılır.
İlk sismograf: M.S. 132 yılında Çinli filozof Chang Heng tarafından icat edildiği kabul görmektedir. Bu aygıt ayaklı bir vazo üzerine eşit aralıklarla yerleştirilmiş 8 tane ejderha başı ile vazonun ayağı üzerine yerleştirilmiş 8 tane kurbağadan oluşur.
Kurbağaların açık olan ağızları ejderhalara doğru dönüktür. Deprem sırasında ejderlerden bazıları ağızlarındaki bilyeyi kurbağaların ağzına düşürür. Hangi ejderin bilyesi düşmüşse sarsıntının doğrultusu o yöndedir. Aletin kendi bulunduğu yerde hissedilemeyen yaklaşık 750 km uzaklıklardaki depremleri algılayabildiği söylenmektedir. Aletin gövdesini oluşturan vazonun içerisinde ne tür bir düzenek olduğu bilinmemektedir. Bu konudaki en yaygın görüş, vazo içerisine çok duyarlı bir sarkaç’ın yer aldığı görüşüdür.
Modern anlamda sismograflar ise Fransız fizikçi J. de la Haute Feuille, 1703’te ağız kısmına kadar cıva ile doldurulmuş kabı sismograf olarak kullandı.
İtalyan N. Cirillo, 1731’de bir sarkacın deprem sırasındaki hareketlerini kaydederek Napoli’deki depremi inceledi.
İtalyan rahip A. Bina, 1751’de binanın tavanına astığı bir sarkacın ucundaki çivinin, deprem sırasında alttaki kum havuzunda bıraktığı izleri inceleyerek deprem hakkında bilgi edinmeye çalışmıştı.
İtalyan Cavalli, 1784’te cıva dolu kabın altına saatin hızıyla dönen daire şeklinde bir tabla yerleştirdi. Bu sayede depremi ve saat kaçta gerçekleştiğini belirledi.
İtalyan A. Filomarino, bir sarkaca bağladığı saç teliyle, deprem sırasında saatin durmasını sağlayarak depremin büyüklüğünü ve saatini belirledi.
İngiliz J. Milne’nin modern sismografın ve sismoloji biliminin atası olduğu kabul ediliyor.
Milne, 1876-1895 döneminde Japonya’da akademisyenken deprem çalışmalarına başladı. Japon Sismoloji Derneği’ni kurdu ve arkadaşlarıyla 1880’de depremlerin büyüklüğünü hassas olarak ölçen sismografı icat etti.
Günümüzde ise yüzbinlerce sismografın birbirine ağlarla bağlı olması sayesinde; dünyanın her noktasındaki depremler hemen belirlenerek, depremin merkezi ve büyüklüğü hesaplanıp açıklanır hala geldi.
NASA’nın 1969’da Ay’a gönderdiği astronotlar Ay’daki depremleri izlemek için oraya sismograflar yerleştirmişti.
Deprem olduğu sırada hassas sismografımız bunu hisseder ve kağıdın üzerinde iğneler harekete başlar ve richter ölçeği üzerinde çizikler oluşturur ve bunlar bir değere karşılık gelir. Bu değerler logaritmiktir! Yani 4 büyüklüğündeki bir deprem 3 büyüklüğündeki bir depremden 10 kat daha kuvvetlidir, 5 büyüklüğündeki deprem ise 100 kat!
Konuyla Alakalı: Logaritma Nedir?
Çinliler Aynı anda Zıplasa Deprem Olur Mu?
Yanımızda zemine konulmuş bir sismograf olsa ve sürekli zıplasak sismograf ondanda etkilenir ve iğnesi hareketlenmeye başlar! Hatta daha önce bir deney tasarlanmış ve 50bin kişi aynı anda zıplamış, richter ölçeği 0.2 gibi bir değere ulaşmış! Öyleyse Çinde 1 milyar 3 yüz milyon insan aynı anda zıplasa bile richter ölçeğine göre bu 3 şiddetinin altında kalacaktır! Yani her gün hissetmeden, yaşamamıza devam ettiğimiz değerde kalacaktır! Yani deprem yaratamazsınız!
Deprem sıradan bir doğa olayıdır! Binlerce yıldır karalarımızın sıradan olağan bir hareketidir. Deprem değil, tedbir almamak öldürür!