Biyoloji Hypatia Arşivi

Yoksulluk Çocukların Beyin Gelişimini Olumsuz Etkiliyor!

Gelir, sağlık durumunun en önemli belirleyicilerinden birisi. Dünya Bankası raporlarına göre, dünya nüfusunun beşte biri uluslar arası yoksulluk sınırlarının altında yaşıyor ve yoksulluk en çok çocukları etkiliyor ve Yoksulluk Çocukların Beyin Gelişimini Olumsuz Etkiliyor !

Toplumda yoksulluktan etkilenen en duyarlı grup ise, çocuklar. Türkiye’de de giderek artan gelir eşitsizliği sonucu, yoksulların sayısı giderek artıyor. Gerekli yasal düzenlemelerle, yoksulluğun çocuklar üzerindeki kalıcı etkilerini ortadan kaldırmak, mümkün.

Yoksulluk, yalnızca ekonomik anlamı olan bir terim değildir, ama güncel literatürde yoksulluk ölçütü olarak kişi başına günlük gelir miktarı kullanılıyor.

Dünya Bankası kişi başına günlük 1 dolar kazancı “uluslararası yoksulluk sınırı” olarak kabul ediyor. Bu sınıra göre belirlenen yoksulluğa “gelir yoksulluğu” deniyor; su, beslenme için gerekli en az kalori ve çocukların okula başlayamaması gibi temel ihtiyaçların karşılanamaması “temel gereksinim yoksulluğu”, bütün gelirin besin için harcandığı ve buna karşın yeterli besin sağlanamadığı durum ise “ağır yoksulluk” olarak tanımlanıyor.

Dünya nüfusunun beşte biri günde kişi başına 1 dolardan daha az, 2.5-3 milyarı ise günde 2 dolardan daha az gelire sahip.

Günümüzde gelişmekte olan ülkelerde yaşayan çocukların yüzde 40’ı (yaklaşık 500 milyon çocuk) günde 1 doların altında bir gelire sahiptir ve yoksulluk milyonlarca çocuğun ölümüne yol açtığı gibi, daha fazla sayıda çocuğun okula gidememesine, hastalanmasına veya “çocuk işçi” olarak yaşamını sürdürmesine neden olmaktadır.

Oysa, küresel gelirin yüzde 1’iyle (yaklaşık 80 milyar dolar/yıl) bu çocukların yoksulluktan kurtulmasını sağlamak olanaklı olduğu biliniyor.

Hiç kuşku yok ki, çocukların yoksulluğu hemen daima ailenin yoksulluğuna bağlıdır ve bunun da en önemli nedeni işsizliktir.

beyin gelişimi

Araştırmalar, hane geliri ile frontal lob, temporal lob ve beyin çıkıntısındaki gri maddenin hacmi arasında güçlü bağlar olduğunu ortaya çıkarmış: Yoksulluk sınırının altındaki ailelerin çocuklarında, bu kritik bölgelerde yüzde 8 ila 10 daha az gri madde var. Ve aileleri birazcık daha iyi durumda olan çocuklar (yoksulluk sınırının bir buçuk katı gelire sahip olanlar) gelişimsel normdan yüzde 3 ila 4 daha az gri maddeye sahip. Bu yoksul ailelerde ebeveynlerden birçoğunun yüksek eğitimli olması, bu çocuklarının mustarip olduğu “geriliklerin” yoksulluğun doğrudan sonucu olduğunu gösteriyor.

Daha önce düşünüldüğü gibi beslenme, dil maruziyeti, aile istikrarı veya doğum öncesi sorunlar gibi faktörlerden çok yoksulluğun çocuğun beyninin büyümesini en fazla olumsuz etkilediğine dair kanıtlar gittikçe artıyor

Noble ile Farah’ın 2005 tarihli bir makalede yayınladıkları sonuçlar, sosyoekonomik statü ve gelişme aşamasında beynin “nörokognitif profili” olarak adlandırdıkları şeyin başlangıcı olmuş. Farah, Noble ve diğer bilim insanları kısa süre sonra, sosyoekonomik yelpazenin tümünden çocukların beyinlerini incelemek için manyetik rezonans görüntüleme (MRI) taramaları kullanmaya başlamışlar. Sonuçlar çarpıcı imiş. Farah bir çalışmada 283 MRI’yı incelemiş ve daha yoksul, az eğitimli ailelerden gelen çocukların daha iyi durumdaki çocuklara nazaran daha ince alın korteksi altbölgelerine (beynin yürütücü işlevler ile yakından bağlantılı bir kısmı) sahip olma eğiliminde olduğunu bulmuş. Bu, daha düşük akademik başarı ve hatta zekâ seviyesini açıklayabilir.

yoksul çocuk mr

Veriler aile gelirindeki küçük artışların, daha varlıklı çocuklar arasındaki benzer artışlara nazaran en yoksul çocukların beyinleri üzerinde çok daha büyük bir etki yarattığını göstermiş.

Yoksulluğun en doğrudan sonucu açlıktır ve açlık organizma için gerçek bir şiddettir, çünkü açlık sırasında harekete geçen hormonlar “yıkıcı” hormonlardır. Yoksulluk Çocukların Beyin Gelişimini Olumsuz Etkiliyor !

Başta glukagon ve katekolominler olmak üzere açlıkla harekete geçen hormonlar önce karaciğerdeki glikojeni, sonra yağ dokusunu ve son olarak da kas dokusunu yıkmaktadır.

Şiddetin en önemli özelliği “yıkıcılık” olduğuna göre, açlığı biyolojik/hormonal bir şiddet olarak tanımlamak yalnızca “mecaz” değildir. Tam da bu nedenle en önemli açlık nedeni olan yoksulluğu Mahatma Gandhi “Yoksulluk, şiddetin en kötü şeklidir” diye tanımlamıştır.

Gerçekten de açlık sırasında “şiddet” dönemlerine benzeyen bir organik/ruhsal huzursuzluk/düzensizlik yaşanır ve böyle olduğu için de açlık geleceğe sarkan etkilere neden olmaktadır

Birleşmiş Milletler Gelişim Programı (UNDP) İnsani Gelişim Raporu’na (2002) göre, Türkiye’deki insanların yüzde 2.4’ü günde 1 dolardan az, yüzde 18’i ise günde 2 dolardan az gelire sahiptir.

Son ekonomik krizdeki yoğun yoksullaşma dalgasını bir kenara bıraksak bile bu rakamlara göre nüfusumuzun (dolayısıyla çocukların da) en az yüzde 20’si yoksuldur.

Yoksulluğun dolaylı etkilerinin başında ailenin genel “tükenmişliği” ve eğitimsizliği nedeniyle çocuklarındaki hastalık bulgularını erken fark edememesi veya önemsiz bulması ve esas önemlisi yoksulluk nedeniyle sağlık kuruluşlarına geç getirmesi veya hiç getirmemesidir.

Yoksulluğun iyi bilinen etkilerinden birisi de çeşitli psikososyal sorunlara yol açmasının yanı sıra zihinsel gelişmeyi olumsuz etkilemesidir. Bunun hem biyolojik hem de ev içi ortamına ait nedenleri vardır.

Öncelikle kronik açlığın gelişmekte olan beyin dokusunu olumsuz etkilediği bilinmektedir. Bunun yanında yoksul çocukların merkezi sinir sistemine zararlı toksik maddelerle (kurşun ve böcek ilaçları vb.) karşılaşma riski daha fazladır.

Bazı araştırmacılar, çocukluk çağı boyunca gelişmeye devam eden beyin bölümünün yoksulluğa eşlik eden stres, kronik açlık, sigara tüketimi, demir eksikliği, kötü çevre koşulları gibi faktörler tarafından olumsuz etkilenebileceğini ileri sürmektedirler.

Güney Afrika’da beslenme yetersizliği olan çocukların MRI görüntülerinde, açlığa bağlı olarak beyin dokularının küçüldüğünü ve 90 günlük beslenme sonrası belirgin iyileşme olduğu gösterilmiştir.

Yoksulluk Çocukların Beyin Gelişimini Olumsuz Etkiliyor

Demir eksikliği yoksul çocuklarda sık görülen bir sorundur ve uzun süren demir eksikliğinin entellektüel gelişmeyi olumsuz etkilediği, bunun geri dönüşsüz olabileceği ve ağır demir eksikliğinin hafif derecede mental geriliğe neden olduğu bilinmektedir.

Yoksulluğun ve açlığın biyolojik etkileri kadar psikososyal ve davranışsal etkileri de önemlidir ve bu konuda geniş bir literatür vardır.

“Yoksulluk Halleri” kitabında “Yoksulun Evi”ni anlatan Ersan Ocak’ın gözlemlerine göre;

* Yoksulların evleri şehre uzaktır, bu uzaklık hem fiziksel hem de kültürel bir uzaklıktır,
* Evler kadının mahkûmiyet mekanıdır ve kadınlar bitip tükenmeyen ev işlerini yaparak evde kalanların bakımı yaparlar.
* Yoksulların evleri genellikle sağlıksız çevre koşulları içinde yer alan kalitesiz binalardır. Bir başka deyişle fenni ve sıhhi olmayan evlerdir.
* Evler defalarca yıkılıp, yeniden yapılır.
* Eşya ya yok denecek kadar azdır ya da çok fazladır.
* Oda sayısı yetersiz, hane nüfusu kalabalıktır.
* Balkon, kapı önü ve bahçe ayrıcalıklı mekanlardır.
* Yoksul evinin düşük seviyesi ile kendini özdeşleştirir.
* Yoksulların evlerinde babalar çok sigara içer ve anneler genellikle tükenmiştir. Çoğu sinirli ve depresyondadır.

Yoksulluk Çocukların Beyin Gelişimini Olumsuz Etkiliyor videomuz ile detaylandırabilirsiniz!