Kütle çekimi diye bir şey yok! Otoriteyi reddet! Bilimin en temel girişidir. Otoriteyi reddet…
Bilim en başından beri otoriteyi reddederek daha doğrusu paradigma değiştirerek bugünlere geldi.
İlk başlarda Aristo ve Ptolemy vardı sonradan Johannes Kepler, Nicolaus Copernicus, Galileo Galilei geldi. Hem birbirlerinin üzerine bir şey koydular hem de yeri geldi tamamen reddedip yeni paradigmalara yelken açtılar.
Günümüze gelindikçe Isaac Newton onların sistemini değiştirdi, yeni atılımlar kazandırdı ve tabi ki Einstein da Newton’a meydan okudu.
Her biri otoriteyi reddetti. Her biri gülünç duruma düşme pahasına hatta ölümlerden ölüm beğendirilmesi pahasına inandıkları değerlere yürüdüler. Bu gün yeni bir bilim insanı var.
Kütle çekimi diye bir şey yok diyor , Erik Verlinde.
Kısaca modern fizikteki 4 temel kuvvet; elektromanyetik kuvvet, güçlü nükleer kuvvet, zayıf nükleer kuvvet ve kütle çekim kuvveti.
4 temel kuvvetten birinin aslında temel kuvvet olmadığını öğrenirsek fizik yasalarımızda neler değişirdi?
Einstein genel görelilik kavramı ile kütle çekimi teorisine yeni bir bakış getirmiştir. 2010 yılında ise yeni bir kütle çekim teorisi ortaya kondu. Bu yeni kütle çekim teorisi ilk kez test edildi ve testlerinden başarıyla geçti. Yeni teori, 30000’den fazla galaksinin bağımsız bir çalışma ile incelenmesi sonucu ortaya kondu.
Eğer teori daha ileri testleri de geçerse paradigma değişimine sebep olabilir, Einstein’ın ortaya koyduklarını değiştirebilir. Tüm evreni Einstein’ın ünlü ‘’E=mc^2’’ formülü gibi tek bir kısa denklem ile açıklamak isteyen sicim teorisi fizikçilerinden biri olan Erik Verlinde ‘’yerçekimi , aslında enerji birimlerinden ortaya çıkar’’ düşüncesini savunuyor.
Sicim teorisi demişken bu yazımızı okuyarak bilgi edinebilirsiniz.
Sicim teorisyenleri evrendeki bütün temel parçacıkların (kuarklar, fotonlar, elektronlar vb.) temel bir parçacıktan, Planck boyundaki süper küçük mikroskobik enerji sicimlerinden oluştuğunu söylüyor. Bunların boyu 1,61622837 × 10^-35 metre; yani yaklaşık olarak metrenin 100 milyar kere trilyon kere trilyonda biri.
Titreşimlerle birbirleriyle iletişim halinde olan tek boyutlu ipliksi yapılar. Sicim teorisi uzmanlarına göre kütle çekim kuvvetinin taşıyıcısı da Graviton denilen parçacıklar.
Eric Verlinde, sicim teorisine yeni anlamlar yükleyerek geliştirmeye çalışıyor.
Einstein’ın teorisine göre galaksilerin devasa kütlesi uzay-zamanı büküyor ve bu boşluktan geçen ışık da tıpkı bir lensten geçer gibi bükülmüş oluyor. Dünya’dan bakış açımıza göre bize daha yakın galaksilerin arkasında kalan uzak galaksilerin ışığı bükülerek bize ulaştığında görüntü bozulup bulanıklaşıyor. Verlinde, teorisinde bu etkiyi ölçerek yakın galaksinin kütle çekimini ölçmenin mümkün olduğunu ortaya koydu.
Einstein’in teorisinde karanlık madde adı verilen görünmez parçacıklar hesaba katılıyor. Evrenimizin yüzde 23’ünü karanlık madde yüzde 72’sini ise karanlık enerji oluşturur. Sadece yüzde 5’lik bir kısmında gözlemlenebilir madde vardır. Verlinde, bunun böyle olmadığını matematiksel hesaplarla kanıtladığını idda ediyor.
Verlinde’nin hesaplamalarında sadece gözle görülür parçacıkların etkisi esas alınıyor. Yeni teori aynı zamanda astronomların daha önce kaynağını tespit etmekte zorlandığı ve karanlık maddeye bağladığı fazladan kütle çekimi etkisini de açıklayabiliyor.
Karanlık madde doğrudan ölçülemediği için bilim insanları tarafından ‘serbest parametre’ olarak ele alınıyor.
Verlinde’nin çalışmasında ise ölçümler doğrudan yapılıyor. Verlinde’nin teorisine göre kütle çekimi aslında entropinin bir sonucu olarak ortaya çıkan bir kuvvet.
Evren’de artan düzensizliğe, termodinamik yasalarına göre enerjinin tamamını asla işe çeviremiyor olmamıza, enerjinin bir kısmının hep atık ısı olarak uzaya kaçmasına; böylece yaşlanma ve yıpranmaya yol açmasına entropi diyoruz. Entropi, fizikte temel parçacıkların uzay boşluğunda hareket imkanının sınırlanması anlamına geliyor. Aynı zamanda Evren’deki parçacıkların rastlantısal hareketleri neticesinde artan düzensizliğe karşılık geliyor.
Verlinde’ye göre uzay-zamanı oluşturan enerji ağı dalgalanıp yorgan gibi buruştuğu veya elbise gibi kırıştığı zaman entropi artıyor ve biz de kumaştaki düzensizlikleri kütle çekim kuvveti olarak algılıyoruz.
Teorisi kuantum dolaşıklığa ve kara delik fiziğine dayanıyor. Kütle çekimini ortaya çıkaran şey, küçük parçaların kuantum dolaşıklık bilgilerinden başka bir şey değil.
Yıllar boyunca fizikçiler karanlık madde arayışında oldular, karanlık madde aslında yoksa?
Verlinde’ye ait kuramın şu an için yalnızca yalıtık, küresel ve statik sistemlere uygulanabiliyor. Kuramın kabul edilebilir olması için öngörülerinin daha fazla deneysel veri ile teyit edilmesi gerekiyor.
Kütle çekimi diye bir şey yok
Bir sürü çaba, ekipman ve fon, karanlık madde arayışına tahsis edildi. Haklı olduğu kanıtlanırsa Verlinde, bu varsayımsal parçacığın peşindeki dört yüzyıllık uzun arayışa bir son vermiş olacak ve evrenimiz hakkında bildiklerimiz büyük ölçüde değişecek.
Uzay, zaman ve yerçekiminin tabiatına dair görüşlerimizi kökünden değiştirecek yeni bir bilimsel devrimin eşiğinde duruyor olabiliriz.