Nisan ayının ilk vizyon haftası 1 Nisan. İlk filmimiz ise Ocak ayında vizyona girecek olan fakat ertelenen bir film. Spider-Man evreninden Warner Bros yapımı Morbius filmi. Senaryosunu Matt Sazama ve Burk Sharpless’in yazdığı filmin yönetmen koltuğunda ise Daniel Espinosa oturuyor. Filmde Morbius karakterine Jared Leto hayat verirken ona; Jared Harris, Matt Smith, Adria Arjona ve Michael Keaton gibi isimler eşlik ediyor. Filmin konusuna gelecek olursak; Morbius, tedavisi olmayan bir kan hastalığını, deneysel bir yöntem ile tedavi etmeye çalışır. Hastalığı, elektroşok terapisi ve vampir yarasaları ile iyileştirmeye çalışan Morbius, korkunç bir sonuçla karşı karşıya kalır. Deneysel tedavi ile vampire dönüşen Morbius’un hayatında artık hiçbir şey eskisi gibi olmayacaktır. Birçok zorlu durumla mücadele etmek zorunda kalan Morbius’un hayatta kalmak için sürekli kana ihtiyacı vardır ve artık ışığa çıkması imkansızdır. Bu sorunların yanı sıra birçok insanüstü güce de sahip olur. İşte hikaye bu, standart bir çizgi roman/kahraman filmi hikayesi gibi ama bakalım ne göreceğiz.
İkinci filmimiz yerli yapımlarda pek örneği bulunmayan Osman Sekiz. Yönetmen koltuğunda Ezel Akay’ın oturduğu ve senaryosunu Kemal Uçar’ın yazdığı filmin oyuncu kadrosunda ise; Tim Seyfi, Begüm Birgören, Kemal Uçar, Ezel Akay ve Hasan Akay yer alıyor. Yönettiği filmde oynayan yönetmenler candır. Neyse bu komedi filminin masalsı konusuna gelecek olursak; Agorafobi yani panik bozukluk hastalığı sebebiyle şehrin epey uzağındaki eski bir konak olan evinden çıkamayan, insanlarla yüz yüze gelmekte zorlanan ve sosyal ortamlara giremeyen Osman, daha huzurlu bir yaşam için buradan taşınmaya karar verir. Hedefine ulaşması için hastalığı kadar, uzun süredir ev arkadaşlığı yaptığı birbirinden “sevimli” beş canavarla da mücadele etmesi gerekecektir. Bu noktada hayatına giren Nazlı ve Emlakçı Turan ile birlikte hayatı altüst olacaktır. Evet bir ezop masalı uyarlaması. Fragmandan gördüğüm kadarıyla ailecek izlenebilir gibi.
Üçüncü filmimiz yine bir yerli film. Anadolu Leoparı. Yönetmen Emre Kayiş’in senaryosunu da yazdığı ilk uzun metrajlı filmi. Türkiye, Almanya, Danimarka ve Polonya ortak yapımı olan filmin oyuncu kadrosunda ise Tansu Biçer, Hatice Aslan, Uğur Polat, Ege Aydan ve Ezgi Gör gibi isimler yer alıyor. Tansu Biçer son dönemde gerçekten fazlasıyla aktif bu arada. Neyse filmin konusuna gelecek olursak; Fikret yani Uğur Polat, yıllardır hayvanat bahçesinde müdürlük yapan bir adamdır. Türkiye’de özelleştirmelerden rahatsız olan Fikret, hayvanat bahçesinin kapanma durumuyla karşı karşıyadır. Hayvanat bahçesinin kapatılıp, Arap iş adamlarına satılıp yerine eğlence parkı yapılması planlanmaktadır. Ancak bunun gerçekleşmesini engelleyen şey ise koruma altında olan ihtiyar bir Anadolu leoparının halen hayatta olmasıdır. Hayvanat bahçesinin kapanabilmesi için leoparın başka bir hayvanat bahçesine taşınması gerekmektedir. Fikret ve içine kapanık bir kadın olan yardımcısı bu değişime karşı mücadele eder. Hikayeye bakınca eleştirel yönü ağır basıyor gibi görünüyor. Umarım başarılı bir “yönetmen” filmi izleriz.
Dördüncü filmimiz Noche de Fuego yani Yangın Gecesi. Tatiana Huezo‘nun yazıp yönettiği Meksika yapımı dram filminin oyuncu kadrosunda;. Alejandra Camacho, Mayra Batalla ve Norma Pablo gibi isimler yer alıyor. 2014 yılında yayımlanan Jennifer Clement romanından uyarlanan yapım Meksika’nın 94. Oscar ödül töreni için de aday adayı olmuştu. Fakat aday olmayı başaramadı. Filmin konusuna gelecek olursak; film Savaşın yıktığı bir şehirde yaşayan üç genç kızın hayatına odaklanıyor. Mısır ve haşhaşların yetiştiği bir dağ kasabasında anneler kızlarını uyuşturucu baronlarından korumak için saçlarını kesip dişlerini boyayarak çirkinleştirmeye çalışır ve erkekler de iş aramak için gidip bir daha asla dönmezler. Kızların kaçırılma tehdidine karşı, yeraltında saklanacak yerler yapılmıştır. Ana ve en iyi iki arkadaşı, şiddetin hüküm sürdüğü kasabada kadın olmanın ne demek olduğunu öğrenir. Anneleri onları, köle olmaktan, ölmekten kaçmak için eğitir. Kendi dünyalarını yaratan kızların hayatı, içlerinden birinin sakladığı yere zamanında varamadıklarında değişir. Gerçekten çok ilginç bir konusu var. Bakalım işleniş nasıl.
Şimdi de 8 Nisan vizyon haftasına geçiyoruz. İlk filmimiz Everything Everywhere All at Once yani Her Şey Her Yerde Aynı Anda. Bir Dan Kwan ve Daniel Scheinert filmi olan filmin senaryosu da kendilerine ait. Oyuncu kadrosunda ise Michelle Yeoh, Jamie Lee Curtis, Jenny Slate, Stephanie Hsu ve Ke Huy Quan gibi isimler yer alıyor. Filmin konusuna gelecek olursak; Kocasıyla yıllar önce Çin’den Amerika’ya göçüp yeni bir hayata başlayan Evelyn, yaşayabileceği alternatif hayatlarla bağlantılı diğer evrenleri keşfederek, tek başına tüm evrenleri kurtarması gereken çılgın bir maceraya sürüklenir. Paralel evren, bilim kurgu, fantastik ve macera. Türden bol bir şey yok filmde bakalım ne göreceğiz.
The Contractor yani Komplo. Yönetmen koltuğunda Tarik Saleh’in oturduğu filmin oyuncu kadrosunda; Chris Pine, Gillian Jacobs (cilyın ceykıps), Kiefer Sutherland, Eddie Marsan ve Ben Foster yer alıyor. Filmin konusuna gelecek olursak; James Reed, istemese de Amerikan Deniz Birlikleri’nden ayrılmak zorunda kalır. Bu durumun ardından ailesine yardımcı olmak için, ona çok da uzak olmayan mesleğine geri döner. Yarı askeri bir organizasyona katılan James, gizemli bir tehdidi araştırmak için seçkin bir ekip ile Polonya’ya gider. Verilen görevi yerine getirmeye çalışan Reed, bir anda kendisini yalnız ve Doğu Avrupa’nın ortasında ele geçirilmiş halde bulur. Hayatta kalmak için savaşan Reed, kendisine ihanet edenlerin bunu yapmasındaki nedenleri ortaya çıkarmak için çabalar.
Bir Derviş Zaim filmi. Flashbellek. Derviş Zaim’in üzerinde fazlasıyla çalıştığı filmde oyuncu kadrosunu ise gerçekçiliği arttırmak adına Arap kökenli oyuncular oluşturuyor. Ali Suliman, Saleh Bakri, Husam Chadat, Sara El Debuch ve Muhammed Rifki gibi isimler yer alıyor. Filmin konusuna gelecek olursak; Ahmet Suriye’de Esad rejiminin bir askeridir. Bir saldırı sırasında konuşma yetisini kaybetmiştir. Rejim tarafından öldürülen muhaliflerin cesetlerinin yok edilmeden önce fotoğraflandığı ve kayıtlarının dosyalandığı gizli bir askeri merkezde fotoğrafçı olarak çalışmaktadır. Vicdan azabı duyar ve şahit olduklarını duyurmak için harekete geçer. Yine suya sabuna dokunmuş Derviş Zaim. Fakat suya sabuna TRT ortak yapımıyla dokununca tabi yaklaşımı biraz değişmiş gibi.
15 Nisan vizyon haftasına bakalım. İlk filmimiz merakla beklenen bir seri filmi. Warner Bros yapımı Fantastic Beasts: The Secrets of Dumbledore. Fantastik Canavarlar serisinin yeni filminde Dumbledore karakterinin olması heyecan verici. Yaşasın Harry Potter hayranlığı. Film elbette yine J.K Rowling’in eseri. Senaryo uyarlamasını ise Steve Kloves yazmış. Yönetmen koltuğunda da ilk iki filmin ve Harry Potter’ın son dört filminin yönetmeni David Yates oturuyor. Asıl heyecanlandıran kısım ise tekrardan Hogwarts’a dönüyyor olmak. 2. Filmdeki gibi Albus Dumbledore karakterini Jude Law oynuyor. En başarılı Dumbledore diyebiliriz rahatlıkla. Filmde diğer karakterlere ise Eddie Redmayne, Katherine Waterston, Mads Mikkelsen ve Ezra Miller gibi isimler hayat veriyor. Aynı zamanda Mikkelsen 2. Filmdeki Grindelwald karakterini Johnny Depp’ten devralıyor. Filmin konusuna gelecek olursak; Profesör Albus Dumbledore, güçlü Karanlık büyücü Gellert Grindelwald’ın, büyücülük dünyasını kontrol etmek için harekete geçtiğini bilmektedir. Tek başına onu durduramayacağından, bir Büyüzoolojist olan Newt Scamander’i, büyücüler, cadılar ve cesur bir fırıncıdan oluşan bir takımı yönetmekle görevlendirir. Bu tehlikeli görev için eski ve yeni canavarları bir araya getiren takım, Grindelwald’ın sayıları artmakta olan takipçileriyle çarpışacaklardır. Ama, riskler bu kadar yüksekken, Dumbledore da takıma dahil olur. Seri Harry Potter’a dönüyor gibi. Bakalım ne göreceğiz.
Yedi. Yönetmen koltuğunda, senaryosunu da yazan Buğra Kekik yer alıyor. Oyuncu kadrosunda ise; Reha Özcan, Ayşenil Şamlıoğlu, Hakan Bilgin, Selahattin Taşdöğen ve Şevki Özcan gibi isimler yer alıyor. Filmin konusuna gelecek olursak; Film, yedi farklı karakterin birbiriyle bağlantılı hikâyelerini anlatıyor. Ölmek üzere olan bir kadının son anlarındaki sözleri ile başlayan seride, kayıp bir kitabı arayan İngiliz bir kadın, eski sevgilisine zorbalık etmeye çalışan bir genç, yaşadığı kötü şeylerin üstüne aşık olan genç bir kadının karşılıksız aşkı, canlı bomba olarak kendisine yapılanlardan dolayı intikam almaya çalışan bir adam, oğlunun pisliğini temizlemeye çalışan bir anne – baba ve yıllar sonra cezaevinden çıkan bir kadının geçmişte yaşadıkları ve tüm bunların birbiri ile bağlantılarını anlatıyor. Sanki bir Beş Şehir havası var gibi ama bakalım ne izleyeceğiz.
22 Nisan vizyon haftasına geçelim. İlk filmimiz The Northman yani kuzeyli. Filmin yönetmen koltuğunda senaryosunu da Sjon (şon ama a gibi) ile birlikte yazan Robert Eggers oturuyor. Oyuncu kadrosunda ise; Anya Taylor-Joy, Alexander Skarsgård, Nicole Kidman, Ethan Hawke, Björk, Ralph Ineson ve Willem Defoe gibi isimler yer alıyor. Oldukça dolu bir kadrosu var gerçekten. Filmin konusuna gelecek olursak; 10. yüzyılda İzlanda’da yaşayan Viking prensi Amleth’in babasının öldürülmesini ve suikastçılarından kaçmasını konu ediniyor. Büyümüş ve intikam için aç olan Amleth, ailesinin ölümünden sorumlu insanları öldürmek için kanla dolu bir yolculuğa koyuluyor. Kuzeyle ilgili bir film olunca ister istemez Hamlet çağrışımı yapıyor tabi.
İkinci filmimiz bir korku filmi. Pahanhautoja yani Kuluçka. Finlandiya ve İsveç ortak yapımı olan filmin yönetmen koltuğunda Hanna Bergholm oturuyor. Oyuncu kadrosunda ise;Jani Volanen, Sophia Heikkilä, Reino Nordin ve Ida Määttänen yer alıyor. filmin konusuna gelecek olursak; Umutsuzca, talepkar annesini memnun etmeye çalışan genç bir jimnastikçi, garip bir yumurta keşfeder. Genç, yumurtayı saklayıp, onu sıcak bir şekilde tutar. Çok geçmeden yumurta çatladığında ortaya çıkan şey herkesi şok eder. Tabi ailenin tuhaf ve sert yapıları da ayrı bir hikaye derinliği kurmuş.
Sıradaki film Sundown yani Günbatımı. Yazan ve yönetenin Michel Franco olduğu filmin başrol oyuncusu ise Tim Roth. Filmde ona; Charlotte Gainsbourg, Iazua Larios (ayzua lariyos) ve Henry Goodman gibi isimler eşlik ediyor. Filmin konusuna gelecek olursak; Varlıklı bir İngiliz ailesinin iki üyesi olan Alice ve Neil Bennett, ailenin genç üyeleri Colin ve Alexa ile Meksika’nın Acapulco kentine tatile gider. Başlarda her şey yolundadır ancak acil bir durum seyahatlerini kısa keser. Bir akraba birbirine sıkı sıkıya bağlı aile düzenini bozduğunda, gerilim ön plana çıkar. Yine psikolojik irdemelerle dolu bir dram izleyeceğiz…
Tayfun Pirselimoğlu filmi: Kerr. Filmin oyuncu kadrosunda ise; Erdem Şenocak, Jale Arıkan, Rıza Akın, Gafur Uzuner ve Sinan Bengier. Dram ve gerilim türündeki filmin konusuna gelecek olursak; Can, yaşlı babasının cenazesi için geldiği kasabada bir cinayete tanık olur. Can’ın oradaki varlığını umursamayan katil, sakince olay yerinden ayrılır. Başvurduğu polis, ifadesinin alınmasının ardından Can’ın kasabadan ayrılmasına izin vermez. Babasının tuhaf arkadaşlarıyla tanışmaya başlayan Can’ın kapana kısılıp kaldığı kasabada olağandışı şeyler yaşanmaya başlamıştır. Can, ölen babasının terzi dükkanında katille yeniden karşılaşınca büyük bir korkuya kapılır. Öte yandan kasabada kuduz köpekler nedeniyle karantina ilan edilmiştir. Can bilinmeyen bir suçla itham edildiğini öğrendiğinde daha da dehşete kapılır ve başka çaresi kalmadığını düşünerek kasabadan kaçmaya karar verir. Ancak kasabada imha ekipleri devriye gezmektedir. Artık tüm ülkede sokağa çıkma yasağı ilan edilmiştir. İzledikten sonra fazlasıyla eleştireceğim bir film olacak muhtemelen.
Nisan ayının son vizyon haftasına 29 Nisana bakalım. İlk filmimiz The Unbearable Weight of Massive Talent. Türkçe ismi ise Yetenekli Bay C. Bir aksiyon komedi filmi olan filmin yönetmen koltuğunda Tom Gormicon yer alıyor. Filmin başrol oyuncusu ise Nicholas Cage. İlgimi çeken kısımda burası aslında. Çünkü Nicholas Cage kendini oynuyor. Ki geri kalan kadro da oldukça dolu. Pedro Pascal, Tiffany Haddish, Neil Patrick Harris, Ike Barinholtz ve Demi Moore. Filmin konusuna gelecek olursak; Artık istediği işleri alamaz olan ve parası da suyunu çekmeye başlayan Nic Cage, kendisinin büyük bir hayranı olan zengin Javi’nin doğum gününe katılması için gelen 1 milyon dolarlık teklifi kabul eder. Javi ile iyi anlaşan Cage, CIA tarafından Javi’nin mafyatik yanını öğrenmek ve CIA için gizli ajanlık yapmak durumunda kalır. Aslında konu klişe sayılır ama bakalım nasıl işlenmiş.
İkinci filmimiz Olga. İsviçre’nin yabancı film kategorisinde Oscar aday adayı olduğu filmin yönetmen koltuğunda senaryosunu da yazan Elie Grappe oturuyor. Oyuncu kadrosunda ise; Anastasiia Budiashkina, Sabrina Rubtsova ve Caterina Barloggio gibi isimler yer alıyor. Filmin konusuna gelecek olursak; İsviçre’de sürgüne gönderilen 15 yaşındaki Ukraynalı jimnastikçi, ülkenin Ulusal Spor Merkezi’nde bir yer elde etmek için çalışır. Ülkede bir isyan çıkar ve işin içine ailesi de karışınca genç jimnastikçinin zor olan hayatı daha da çıkmaza düşer. İlginç bir yaşam kesiti izleyeceğiz gibi duruyor.
,
Üçüncü ve Nisan ayında vizyona giren son filmimiz ise Pig yani Domuz. Yönetmen koltuğunda senaryosunu da yazan Michael Sarnoski oturuyor. Başrolde ise Nicholas Cage var. Bu filmde kendini oynamıyor ama. Filmde ona; Alex Wolff, Adam Arkin ve Cassandra Violet gibi isimler eşlik ediyor. Filmin konusuna gelecek olursak; Film, bir yer mantarı toplayıcısının hikayesini anlatıyor. Oregon’un vahşi bölgesinde yaşayan Rob’un can dostu olan ve ona yiyecek aramasında yardım eden domuz kaçırılır. Bu nedenle Rob, Portland’da bıraktığı geçmişiyle yeniden karşılaşmak ve yüzleşmek zorundadır. Nicholas Cage iyi bir performans sergilemiş ise oldukça iyi bir yapım izleyeceğiz.