Matematik

Sanat İle Bilimin Birleşimi: Op-Art

Birbiri içine geçmiş yuvarlaklar, çoğunluğu siyah beyaz geometrik desenlerden oluşan hareket ediyor veya bulanıklaşıyormuş gibi görünen görüntüler ve insanların hayal gücünü harekete geçiren bir sanat akımı: Optik Art kısaca Op Art. İlk olarak 1964 yılında, optik efektler yaratan yeni bir sanat tarzını açıklamak için kullanıldı Op Art terimi. Bu akıma dahil olan sanatçılar, yanıltıcı efektler yaratmak için geometrik şekiller ve çizgiler kullandılar.

Sanatçılar daha çok renk kuramlarından ve algının fiziksel ve duygusal yönlerinden yararlanıyorlardı. Eserler genelde soyuttu ve siyah-beyaz renkler daha sık kullanılmaktaydı. Zira siyah ve beyaz renkler, gözde bir uyumsuzluk algısı oluşturabilmek için kullanılabilecek en iyi tercihlerdi. Akımın sanatçılarının temel amacı da tam olarak insanlarda farklı tepkimeler oluşturmak diğer bir deyiş ile rahatsızlık vermektir. Zira op-art eserleri, insan algısında olağanın dışına çıkan sonuçlar üretir.

Dönemin öne çıkan sanatçılarından Bridget Riley’in resimleri kesinlikle rahatsızlık veren türdendir. İnsan gözü, zıt ışık tonlarına aynı anda uyum sağlayabilecek şekilde tasarlanmamıştır ve siyah ile beyazın geometrik bir sırada sunulması karşısında bu duruma uyum sağlaması zaman alacaktır. Bu da, Op-art eserlerini inceleyen gözlerde farklı bir tepkime oluşmasına yol açmaktadır.

Benim için doğa manzara değil, görülebilir güçlerin dinamizmidir. Bir görünümden ziyade olaydır. Bu güçlerle ancak rengi ve formu tüm betimleyici rollerinden ve işlevlerinden sıyırarak, esas kimlikleriyle ele aldığımızda başa çıkabiliriz – Bridget Riley

Form izlenimi vermek için mozaik desenler yaratan Victor Vasarely (1906 – 1997)

Titreşiyormuş gibi görünen ya da gerçekten hareket eden üç boyutlu optik eserler üreten Jesús Rafael Soto (1923 – 2005) bu dönemin öncü isimlerindendir.

Eserlerinin temelinde geometri ve fizik yatan Op-art, bu özelliği ile bilimi adeta ayrılmaz bir parçası haline getirmiş ve süreç içerisinde tamamen bilime endeksli bir yapıya bürünmüştür. Optik sanat ile yaratılan eserlerin bildiğimiz klasik resimlerden farkı; hiçbir rastlantıya yer verilmemesidir. Bu eserlerden birini incelediğimizde, her bir çizginin belli başlı bilimsel kurallara göre tasarlandığını rahatlıkla anlayabiliriz.

Josef Albers, OP Art Silkscreen 1972

Josef Albers, OP Art Silkscreen 1972Op Art sanatçıları için dönüm noktası 1965 “The Responsive Eye” (Duyarlı Göz) sergisiyle oldu. Devamında Op Art’ı her yerde görmeye başladı: baskı ve televizyon reklamlarında, giyim ve iç tasarımda moda motifi olarak. Op Art halkın hayal gücünü ele geçirdi ve 60’lıların bir parçası oldu.

Bu akımın günümüzdeki en ünlü sanatçılarından biri ise Akiyoshi Kitaoka’dır. Özellikle resimlerine uzun süre baktığınızda resimlerin hareket ettiğini sanabilirsiniz. Kendisinin çalışmalarına internet ortamında gezinirken sıkça rastlayabilirsiniz. Aşağıda çalışmalarından bir kaçını inceleyebilirsiniz.