Ames Penceresi Ve İllüzyonlar
Bu Ames penceresi illüzyonu olarak bilinen yapı Curiosity Show isimli eski bir Avusturalya televizyon programında gösterilmişti.
Adelbert Ames tarafından 1947 tarihinde yaratılmıştı… Gölgelerle, görsellerle, açılarla, tam bir optik illüzyon yaratmayı seviyordu… Bahsettiğimiz pencere bir dikdörtgen değil, bir yamuk. Bir tarafı diğer tarafından daha kısa. Ve işte bu illüzyon için gerekli olan kısmı oluşturur…
Biz daha çok kareler ve dikdörtgenlerin olduğu evlerde yaşıyoruz, pencerelerimiz diktörtgen, ev eşyalarımız hep 90 derecelik dik açılarla oluşturulmuş nesnelerle dolu…
Adelbert Ames bunun farkındaydı ve eğer açılarla oynarsa, yamuk nesneler oluşturursa ve gölgelemeler yaparsa bu nesneler beynimize oyunlar oynayacaktı Ames penceresi bu yüzden 3 boyutlu olabilmesi için gölgelendirilmiştir. Aslında kendisi 2 boyutlu. Ama bu hala döndüğünü düşünmemiz için yeterli değil…
Beynimiz hala pencerenin ileri geri salınım yaptığını biliyor…
Albert Einstein bize ne diyordu?
“Gerçeklik, çok ısrarcı olmasına rağmen yalnızca bir yanılsamadır”
Bizi çevreleyen dış dünya hakkındaki bilgimiz beş duyumuza dayanır: görme, işitme, dokunma, tat ve koku.
Birçok şeyi çok benzer şekillerde algılarken, dikkate değer farklılıklar da da vardır, çünkü duyularımız tamamen aynı değildir ve duyusal bilgileri işleyen beyinlerimiz tam olarak aynı değildir. Optik illüzyonlar genel olarak, insan duyu sisteminin kusurlu olduğunu göstermenin çok iyi bir yoludur…. Optik illüzyonlar söz konusu olduğunda, kelimenin tam anlamıyla gözlerinize inanamazsınız! Ancak illüzyon açıklandıktan sonra, bir nevi “hileyi” ve beyninizin nasıl kandırıldığını görebilirsiniz…
Anamorfik Sanat
Ames penceresinde de olduğu gibi optik illüzyonların beynimize oyunlar oynaması “Anamorfoz” olarak nitelenir ve büyüleyici bir şekilde anamorfik sanat olarak işlenir…
Hadi biraz daha geçmişe gidelim… Tarihte ilk anamorfoz örneklerinden Hans Holbein’in 1533 yılında yaptığı elçiler tablosuna bakalım…
Bu resimde bakılacak ve anlamaya çalışılacak çok şey var… Bütün bu nesneler neden orada, neden bu iki insan yanlarında. O kadar çok gizem var ki, bugün bile hala çözmek kolay değil… Bu, Londra’daki Ulusal Galeri’nin en popüler tablolarından biridir. Bu yüzden 1890’da oraya ilk geldiğinde insanların onun hakkında çok az şey anlamaları gerçekten olağan. Bu iki adamın kim olduklarını bilmiyorlardı, bu nesnelerin neden dahil edildiğini anlamadılar… Holbein tablolarını hem her zaman imzalamazdı. Ama kesinlikle bu tablonun ona ait olduğunun bilinmesini istedi.
19. yüzyılda insanlar bu resme baktıklarında, resmin zeminine yakın bir yerde beyazımsı bir bulanıklık gördüler. Bazıları bunun mürekkep balığına ait kemikler olabileceğini düşündüler. Gerçekte ne olduğunu anlamaları biraz zaman aldı. Holbein, resminin önüne bir kafatası görüntüsünü çok akıllıca gizlemişti. Eğer yandan ve iyi bir açıdan bakarsanız kafatası şekli ortaya çıkıyordu!
İşte bu tarihteki ilk Anamorfoz örneklerinden biridir. Bunu Leonardo da Vinci’de de görmeniz mümkündür…
Ama günümüzde bunun örneklerini görmek kolaylaştı. Sokak sanatında daha ileri versiyonlarını da görebiliyoruz tabii ki. Hatta geri dönüşüm atıkları toplanarak bir Tesla yapılmış versiyonu bile var!
Anaformik heykel sanatına dair harika örnekler mevcut, Ve ekranları ustaca kullanarak daha teknolojik Anamorfoz örnekleri de yaratabiliyoruz… Günümüzde bilgisayar teknikleri kullanılarak daha yaratıcı örneklere rastlamak daha mümkün hale geldi…
Adelbert Ames işte bu optik illüzyonlar olan anamorfozdan yola çıkarak, kare ve dikdörtgenlere alıştırılmış olduğumuzu çok hızlı kavradı ve eğer 90 derecelik açıları ustaca gizleyip başka açılarla oyun oynamayı başarabilirse beynimizi kandırabileceğini biliyordu…
Ames Odası
Uzaktan bakıldığında normal olarak görülen ve kübik şekilde dizayn edilmiş bir odayken, aslında odanın gerçek şekli yamuktur. Bu gözle görülemez ama bu odanın dizaynı bu yöndedir.
Ames odası adını alacak bu yapılar, sıradan bir dikdörtgen oda alınıp ortasından çapraz bir duvar eklenerek inşa edilmiştir. Ames, odanın köşeleri, pencereler vb. gibi önemli kısımlarına baktığımız noktaya ait çizgiler çizdi… Bu çizgileri çapraz duvarla kesiştiği yeri işaretledi, sonra bir zemin ve tavan ekledi ardından tavanı yamuk duvarlarla birleştirdi ve Ames Odası yaratılmış oldu…
MÖ 350’de Aristoteles, “Duyularımıza güvenilebilir ancak kolayca kandırılabilirler” derken, muhtemelen bu tür illüzyonlardan ve yanılgılardan bahsediyordu.
Mesela yine bu görsel, Joseph Delboeuf tarafından yaratılan bir optik illüzyon. İç kısımda bulunan siyah daireler aynı boyutta olmasına rağmen etrafındaki çerçevenin şekli bu daireleri algılayışımızı da etkiliyor.
Optik illüzyon tam da burada göz ve beyin çalışma prensiplerimizi doğal veya yapay şekillerde manipüle ederek, kandırarak veya yanıltma yoluyla, gerçekte olandan farklı bir görüntüyle karşı karşıya kalmamızı, renk, büyüklük veya hareketleri takip etmekte zorlandığımızı söylüyor…
Umarız illüzyon veya kandırmacalara eğlenceli olarak kapılırsınız, sonuçta manüpülasyon ustaları farkındaysanız her zaman bizleri yönetmekte…